Disleksi Nedir?
Normal ya da üstün zekâ seviyesine sahip, fiziksel, ruhsal ya da nörolojik herhangi bir bozukluğu olmayan bireylerin erken yaşta; okuma, yazma, konuşma, düşünce ve aritmetik becerilerinde güçlükler yaşamasına neden olan, özel okuma bozukluğuna “Disleksi” denir.
Disleksi tanımını ilk yapan İngiliz Doktor W.P Morgen’a göre Disleksi “doğuştan kelime körlüğüdür.” Avrupa Disleksi Derneğine (European Dyslexia Association – EDA) göre ise “okuma, heceleme ve yazma becerilerini edinmede nörolojik kökenli bir farklılıktır.”
Disleksinin, bireyin zekâ seviyesi ile ilgili bir sorun olmadığını söyleyebiliriz. Albert Einstein, Edison, Leonardo Da Vinci, Pablo Picasso,, Bill Gates, Stephen Hawking,, Henry Ford, Alexander Graham Bell gibi tarihe mal olmuş birçok kişi de çocukluklarında bu problemi yaşamışlardır.
Disleksik kişiler; öğrenme için yeterli zekâ, yetenek ve kapasiteye sahip olmalarına rağmen, kendi algılarına uygun öğrenme metotlarına ulaşamadıklarından bu sorunla karşılaşmaktadırlar.
Disleksi skalası oldukça geniştir. Hiç okuyamama seviyesinden, harf ya da hece atlama, heceleyerek okuma, harf ekleme, ters çevirme, döndürme seviyesine kadar bir geniş yelpazede görülebilir. Disleksili çocuklar akıcı bir okuma yapmakta, dikkatlerini toplamada ve devam ettirmede zorluk yaşarlar. Okuma faaliyetini kaygı verici bulurlar, bu nedenle kelime hatasını çok yaparlar, özellikle uzun kelime ve cümleleri okumada zorlanırlar.
Disleksili çocukların birçoğunda yaşadıkları problemler nedeniyle okuldan kaçınma ve okula gitmeme, şeklinde kendisini gösteren “okul fobisi” görmekteyiz.
Disleksinin nedenleri tam olarak aydınlatılamamış olmakla birlikte genelde doğum öncesi ve doğum sonrası beynin gelişmesi sırasında etkili olan faktörler rol oynar. Bu faktörler arasında; genetik yatkınlık, yetersiz ve dengesiz beslenme, gebelik sırasında geçirilen bazı hastalıklar ve bilinçsiz ilaç kullanımı, uzun ve zor doğum, plesenta anormalleri ,doğumdan sonra bebeğin nefes almasındaki gecikme, geçirdiği ateşli hastalıklar ve benzeri durumlar bulunur.
Öğrenme Bozukluğu Disleksi Tedavisi Nasıldır?
Disleksinin tamamıyla iyileşmeyi sağlayan bir tedavi yöntemi vardır diyemeyiz . Ancak erken tanı ve destek tedavilerle gözle görülür başarı sağlanabilir. Özellikle küçük yaşta başlanan tedavi programlarıyla yüksek oranda başarı sağlanabilir.
Öğrenme güçlüğü hastalığı olan çocuklarda özelleşmiş öğretim teknikleri kullanmak, disleksili hastaların eğitimini olumlu yönde etkiler. Öğretmenin duyma işlemini somutlaştıracak adımlar atması faydalı olabilir. Örneğin, çocuğun bir metni sözlü olarak dinlediği sırada metnin kabartılmış harflerle yazılı olduğu kağıttan dokunma yoluyla da metni takip etmesi öğrenmesini kolaylaştırır.
Disleksili çocuğa harflerin seslere karşılık geldiğini ve bu harflerin yan yana gelmesiyle kelimelerin oluştuğunu anlatmak, aradaki bağlantıyı kurmasını sağlamak oldukça önemlidir. Kellime oluşumunu anlatırken küçük kelimelerden başlamak, ilerleme kaydettikçe daha karmaşık kelimelere geçmek gerekir.
Okurken güçlük çekilen kelimeleri tekrar tekrar okutarak pratiklik kazandırmak gibi disleksi egzersizleri de tedavide kullanılabilir.
Disleksili çocuklar; okuduğunu anlayıp anlamadığının takibi, anlamadığı kısımları sorması için teşvik edilmesi gibi uygulamalarla desteklenmelidir.
Öğrenme güçlüğü tedavisinin erken yaşlarda başlaması, tedavi başarısı için çok önemli bir adımdır.. Erken tedaviye başlanan ve tedavisi aksatılmadan yapılan çocuklar, akademik olarak yaşıtlarıyla aynı seviyeye gelebilir. Ancak tedavisine başlamada gecikilmiş, tedavisi özenle takip edilmemiş çocuklar akademik olarak ciddi problemler karşı karşıya kalabilir.
Ne Yapabiliriz?
Erken tanı bu çoçukların geleceklerini etkileme açısından çok önemlidir, çünkü bu çoçukların sadece akademik hayatları değil, akademik başarısızlık nedeniyle psikososyal gelişmeleri / hayatları da bu durumdan olumsuz etkilenir.
Erken tanı da veli ve öğretmenlerdeki farkındalık ile mümkündür.
Soruna yaklaşımda okul, aile, psikolog , psikiyatrist ve özel eğitim uzmanı işbirliği gereklidir. Çocuğun güçlük çektiği alana özel sözel, işitsel ve görsel eğitim metodları seçilmeli, özel geliştirilmiş bilgisayar programlarından yararlanılmalı, yazarken klavye kullanımı gibi yöntemler kullanılmalıdır.